Güncel Konular

Güncel Konularda ara

Salgın Ekonomisinde Optimal Destek Paketi Nasıl Olabilir?

Sağlık krizi sonucunda ortaya çıkan ve salgına bağlı olarak zaman içinde derinleşen bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. COVID 19 salgınının yayılmasını önleyebilmek için uygulanan ‘sosyal mesafe’ ve ‘evde kal’ politikası bir yandan; gidilemeyen işyerlerine, kullanılamayan otomobillere, ulaşım-taşıma araçlarına, yapılamayan tatillere, harcanamayan paralara, arz-talep ve değer-fiyat şoklarına neden oluyor. Diğer yandan da üretim-tüketim tedarik kanallarının aksamasına, üretimin, ticaretin düşmesine, işsizliğin ve gelir dağılımı adaletsizliğinin artmasına, para piyasalarında dalgalanmalara, devlet bütçe dengelerinin bozulmasına, zaten yavaş olan ekonomik faaliyetlerin daha da yavaşlamasına, ekonomik büyümenin yerini ekonomik küçülmeye ve yoksullaşmaya bırakmasına yol açıyor. Kısacası; iktisadi kaynakların tahsis ve kullanım etkinliği/verimliliği bozuluyor, ‘durgunluk içinde durgunluk’ şeklinde derinleşen kriz ve depresyon riski doğuyor. Az sayıda faaliyet alanı hariç, diğerlerinde sürdürülemez, ciddi gelir kayıpları ve zararlar ortaya çıkıyor. Özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinde; yüksek tutarlarda ve hızlı sermaye kaçışları, aşırı borçlanma, uzun vadeli borç ihtiyacı, tahvil faizlerinde oynaklık, devalüasyon, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin durma noktasına gelmesi, ürün fiyatlarında düşme, turizm gelirlerinde önemli azalmalar, yüksek işsizlik, yoksulluk ve hastalık gözleniyor. Ahlaki sorun (moral hazard) ile malul bireysel çıkarların; sosyal fayda ve ortak çıkarlar karşısında kar gibi eridiği günümüzde, bir kez daha görüyoruz ki; ekonominin gücü; üretimden ve üreten insandan gelir, para yaratmaktan değil.
Krize karşı alınması gereken acil tedbirler kısa, orta ve uzun vadede insanlar kadar, sağlık sistemlerini, ekonomileri, politik gelişmeleri, kültürleri şekillendirecek ve dünyayı etkileyecek izler bırakmaya aday. Gerekenleri zamanında yapmamak kadar, hiç yapmamak veya yapıyor görünmek de sakıncalı. Zaman kaybederek piyasalara ve ekonomiye hatalı müdahale edip hatalı sinyaller veren, yanlış rehberlik eden, acı veren, çözüm olmayan, saydamlık içinde uygulanmayan maliyetli teşvik ve desteklerden kaçınmak gerekiyor. Ekonomik sorunların derinleşmesini önlemeye ve ekonomide bozulan kaynakların tahsis ve maliyet etkinliğini yeniden ve daha iyi sağlamaya yönelik, salgının yıkıcı etkilerini küçümsemeyen, basit ve kolay anlaşılır ve tutarlı politikalara ihtiyacımız var. Karşı karşıya olduğumuz sorunların büyüklüğü ve ciddiyeti karşısında, bu zor durum hali daha derin bir can ve mal pazarına dönüşmeden, her alanda önleyici, ciddi, kararlı, yarını düşünen ve planlayan, sosyal devleti ön plana çıkaran bir kriz yönetim anlayışına ihtiyaç var. Alınmasında gecikilen her önlem; sorunların büyümesine, daha yüksek bedellere, elimizin kolumuzun bağlı kalmasına yol açar, çaresizliğe davetiye çıkarabilir. Hangi ülkede olursa olsun, siyasi iktidarların koronavirüsün ortaya çıkardığı sağlık, ekonomik, sosyal-siyasal-kültürel krizi ‘oy maksimizasyonu’ sağlamaya yönelik, ‘içi boş günlük twitlerle popülist yaklaşımlarla’, katkı sunmaya çalışanları ötekileştirerek, engelleyerek aşmaya çalışması yanılgıdır, tehlikelidir.
Ne yapılmalı?
Öncelikle, şirketlerin ve KOBİ’lerin her şeyi devletten beklemek yerine, kendi işleri, müşterileri ve tedarikçileri için kapsamlı bir risk analizi yapması; mevcut tedarik kanallarına ilave alternatif tedarik kanalları bulması, iş yapma modelini, iş bağlantısını ve iş akışlarını, gelir gider dengelerini, nakit giriş ve çıkışlarını  gözden geçirmesi, uygunsa dijital çözümlere yönelmesi gerekir.
Devlete düşen ise, salgına paralel olarak depresyona evrilmekte olan şiddetli durgunluk ile mücadele etmek ve ortaya çıkan krizi en az zararla atlatabilmek için sosyal mallara ve sosyal harcamalara önem, öncelik ve ağırlık vererek, hedefi belli olan, seçici, samimi, rasyonel, fayda-maliyet analizi yapılmış önlemler almak, esnek politikalar izlemek ve bunların sonuçlarının piyasalar üzerindeki etkilerini, başarı derecelerini yakından izlemektir. Kamu kurumlarının web-siteleri üzerinden somut verilerle somut analizler ve bilgilendirmeler yapmaktır. Genel ve ‘torba’ destekler kamu yararına ve sosyal adalete hizmet etmez, güven de vermez. Devleti sigorta şirketi, bireyleri de poliçe satın alan/prim ödeyen müşteriler yerine koyan yaklaşımlar ne sosyal devlet ne de sosyal mal anlayışı ile bağdaşmaz. Ekonomik kurtarma ve destek paketlerinin halkın özellikle de dar ve sabit gelirlilerin, çalışanların daha iyi duruma gelmesine hizmet etmesi, yeterli ölçüde doğrudan gelir desteği sağlaması gerekir. Bu; bürokrasiyi tamamen devre dışı bırakarak, vakit geçirmeden, ayrım gözetmeden çalışanların, yoksulların, dar ve sabit gelirlilerin kaybettiği gelirleri tamamen telafi etmek için doğrudan gelir desteği sağlamak, sübvansiyon yani karşılıksız ödemeler yapmak, ‘ceplerine para koymak’la mümkündür. ‘Helikopter para’ olarak da adlandırılan bu uygulamanın kaynağının merkez bankasının bastığı paralar olması, basılan paralar zorunlu tüketime yöneleceği ve toplam talebi dengeleyeceği için enflasyonist baskı yaratması, yani fiyatlar genel seviyesini sürekli biçimde yükseltmesi beklenilmez Bunu yapmak yerine, uygulanan parasal genişlik (QE) politikaları öncelikle ucuz borçlanabilen, misliyle para yaratabilen bankalara yarar, ancak salgını önlemez, salgın yayıldıkça ekonomik depresyon riski artar. Likidite içinde yüzen bankalar ve büyük şirketler ellerindeki fonları kendi hisselerine, dövize, altına yatırırlar, değeri düşen sağlam şirketleri satın alırlar, kişisel servetlere dönüştürürler. Özel bankalar belirsiz risk ortamında, KOBİ’lere kredi vermekten kaçınırlar. Diğer taraftan, salgın karşısında sadece belli sektörleri mücbir sebep altında veya zor durumda kabul etmek, diğerlerini kabul etmemek ve NACE kodlarına odaklanmak öncelikle eksikliktir. Bu türden uygulamalar sektörler arası ilişkileri, bağımlılıkları ve ‘domino etkisi’ni ihmal eden ciddi riskler taşıyan, üstelik Anayasa ve eşitlik ilkesine aykırı uygulamalardır.
COVID-19 salgınını önlemek ve sonlandırmak için dolayısıyla da ekonomileri mevcut ve gelecekteki şoklara karşı koruyabilmek ve daha sıhhatli hale getirebilmek için, öncelikle ve acil olarak, diğer ülkelerde de uygulanmakta olan ve pratik yararları görülen şu tedbirlerin alınması yararlı olur:
Sağlık, halk sağlığı ve psikolojisi ile salgın hastalıklarla mücadele sistemine, salgın ile mücadelede en çok ihtiyaç duyulan hastane, yoğun bakım üniteleri, malzeme, ekipman, solunum cihazı, test kiti, koruyucu elbise, personel ihtiyacı için mümkün olduğunca çok kaynak aktarılması ve kapasitelerin artırılması, bu konularda kıtlık yaşanmaması, üretim fazlalarının ihraç edilmesi gerekir.
Başta sağlık olmak üzere, gıda gibi hayati önem taşıyan mal ve hizmetlerin güvenliğinin sağlanması, üretim ve tedarik kanallarının önündeki gümrük dahil her türlü kısıtlama ve engelin kaldırılması, bu konuda şirketlerin ve çalışanların desteklenmesi ve teşvik edilmesi, hastaların sağlık hizmetlerine kolaylıkla ve bedelsiz ulaşabilmesi gerekir.
Doğru ve samimiyetle, profesyonellik ve saydamlık içinde para, maliye (bütçe, vergi, kamu harcamaları ve sübvansiyonlar) ve yapısal destek politikalarını, her türlü bürokrasiden arınmış olarak derhal ve birlikte harekete geçirmek gerekir. Bu siyasi iktidarların devlet bütçesini ve banknot matbaalarını keyfi kullanması anlamına gelmez. Personel çıkaran şirketlerin, kar dağıtımlarını ertelemeyen şirketlerin, sermayelerini yurt dışına çıkaran şirket ve ailelerin desteklerden yararlandırılmaması, lüks kamu harcamalarının kısılması, hazineye ‘gelir telafisi-garantisi’ külfeti yükleyen otoyol, köprü, havaalanı, şehir hastaneleri gibi altyapı projelerinin sözleşmelerindeki ‘mücbir sebep’ maddelerinin işletilmesi anlamına gelir.
Dar ve sabit gelirli, açlık ve yoksulluk sınırlarının altında yaşamlarını sürdürenlere doğrudan gıda, barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri, uğradıkları gelir kayıplarını telefi etmek için makul ve insan onuruyla bağdaşan tutarlarda gelir desteği sağlanması ve ödemeler yapılması, gerekiyorsa nakdi yardımların gıda gibi ayni yardımlarla desteklenmesi gerekir. Bu koşulsuz destek ve yardımların kayıt içi ve kayıt dışı tüm çalışanları ve işsizleri, yevmiye ile çalışanları da kapsaması gerekir.
Başta talep krizi yaşayan hizmetler ve turizm sektörü olmak üzere, günümüz ekonomilerinin olmazsa olmazı olan tüm KOBİ’lere, iflas etmemeleri ve personel çıkarmamaları için gerekli ve çare olacak destekleri bürokrasi yaratmadan sağlamak gerekiyor. Kredi kuyrukları, kısa çalışma ödeneği kuyrukları gibi engelleyici-bezdirici-üzücü uygulamaların önüne geçmek için; kredi vermek yerine ve verilecek kredilerin yerine geçmek üzere, gelir kaybeden şirketlerin vergi ödeme yükümlülükleri salgın süresince (örneğin 31.12.2020 tarihine kadar) vergi tatili ilan edilerek ortadan kaldırılmalıdır. Kapanmış işletmeler, çalışamayan işletmeler gelir-kazanç elde etme ve vergi ödeme güçlerini kaybetmiş demektir. Çalışanlara nakit yardımı yapmak yerine destek olarak; salgın süresince (örneğin 31.12.2020 tarihine kadar) maaşları, koşulsuz olarak SGK ve gelir vergisi kesintileri yapılmadan brüt olarak ödenmelidir. Devlet, gerekli düzenlemeleri yapar. Şirketler ve çalışanlar uyar ve uygular. Devlet zaman içinde gerekli izlemeyi-gözetimi yapar ve istismar edenleri cezalandırır. Bu denli basitleştirilmiş önlemler alıp, uygulamak varken, destek paketini bürokrasiye boğmak ve taksit-taksit uygulamaya çalışmak neden?
Uygulanacak destek ve teşviklerin bürokrasiden arındırılması, gerektiğinde beyanlar ve şahsi kefaletler alınarak derhal uygulanması, dosyaların bilahare gerektiğinde incelenmesi, amacı dışında kullananlar hakkında cezalı iade işlemleri yapılması, her türlü kriz istismarcılarına fırsat verilmemesi, yapılan usulsüzlüklerin kimsenin yanına kar kalmaması gerekir.
Ekonomik hayatın durduğu yerde ve sektörlerde; vergi, kira, ecrimisil, faiz gibi zorunlu ödemelerin de durması, gerektiğinde kısmen dahi olsa Hazine tarafından finanse edilmesi gerekir. Vergileri ve gümrük tarifelerini düşürerek tedarik kanallarına olabildiğince işlerlik kazandıracak destekleri sağlamak gerekir. Tedarik zincirinin hızlı ve kolay çalışabilmesi için gümrük tarifelerinde ve duvarlarında selektif indirimlere gidilmesi ve bürokrasinin azaltılması, hızlı, kolay ve güvenli ithalat ve ihracat yöntemlerinin uygulamaya konulması da önemli.
Küresel salgın ile hem küresel hem de ulusal boyutta, işbirliği içinde, uyumlu ve koordineli olarak alınacak tedbirlerle mücadele edilmesi gerekir. Alınacak tedbirlerin hem arz hem de talep güvenliğini sağlamaya ve dengelemeye yönelik olması gerekir.
Yıllardır ertelenen üreten ve ihraç eden ekonomiye geçmek için yapısal reform politikalarının hızla uygulanması gerekir.
Özetle, basit ve sade düşünerek, hedefi 12’den vurmaya odaklanarak salgın süresince; ihtiyaca ve ihtiyaç sahibine göre farklı kürler halinde de esnek ve acil olarak önerilip uygulanabilecek optimal bir destek paketi şunlardan ibaret olabilir: ‘kredi + nakdi istihdam yardımı + kredi silme + borç silme + geçici olarak vergi tatili ve vergi kredileri, vergi istisna ve muafiyetleri + amme alacaklarının tahsilatını erteleme + dar gelirliler için ayni yardımlar.’ Bu paket; hem tüketici güveninin ve toplam talebin arttırılması hem de toplam arzın desteklenmesi anlamına gelir. Uygulanması gereken bir yöntem de borçların belli ölçüler içinde silinmesi, gerektiğinde alacaklıların doğrudan belli kriterler ve uzlaşma dahilinde kısmen finanse edilmesidir. Ekonomide hemen her kes borçlu olduğu için ve dünya ekonomisi borca batık olduğu için bu yöntem doğru ve olumlu sonuçlar verebilir. Kamu harcamalarını artıracak bu uygulamaların gerektirdiği finansman; açık bütçe politikasıyla, bütçe dışı kaynaklar kullanılarak, merkez bankasının para basıp hazineye avans ve/veya uzun vadeli borç vermesiyle, DİBS, VDMK (tüketici kredileri, konut kredileri, leasing alacakları, duran varlıklar vb), İpotek Teminatlı  Menkul Kıymetleri, banka ve çok büyük şirketlerin tahvillerini satın almasıyla, açık piyasa işlemleri (depo, repo, doğrudan alım reeskont vb işlemler) iç ve dış borçlanma yoluyla, para yaratmasıyla sağlanabilir. Milli servetimiz olan KOBİ’lerin faaliyetlerine devam edebilmesi ve beşeri sermayemiz olan çalışanların ve insanlarımızın yaşamlarını sürdürebilmesi, ekonomik depresyondan kaçınılması için enflasyon vb endişesiyle hareket etmemek gerekir. FED’in rest çekercesine verdiği mesaj açıktır: ‘Yangın var. Finans piyasaları ve sistem çökebilir.’ TCMB’nın günün gereklerine uygun bu ve benzeri politikalarının aynı uygunlukta maliye politikalarıyla desteklenmesi ve çalışanların korunması ise, olmazsa olmaz önemde.

 

Güncel Konular

7256 Sayılı Kanun: Tahsilat, Varlık, İstihdam Barışı ve Teşvikleri-Vergi Özet Bilgi

Türkiye’de Transfer Fiyatlandırması Uygulaması

Şirketlerce Bedelsiz Elde Edilen Hisse Senetlerinin Muhasebesi Ve Vergilendirilmesi

Vergiye Uyumlu Mükellefler İçin %5 Yıllık Vergi İndirimi

Salgın Ekonomisinde Çalışanları Koruyabilmek

Salgın Ekonomisinde Optimal Destek Paketi Nasıl Olabilir?

Salgın Ekonomisinde Şirketlere Politika Önerileri

COVID-19: Makroekonomik Belirsizlik
Murat TENEKECİOĞLU - YMM

Halka Açık Olmayan Şirketlerde Kar Dağıtımı

COVID-19: Küresel Salgın Ekonomisi
Murat TENEKECİOĞLU - Ekonomist, YMM